Etiketler
Bi Küçük Eylül Meselesi, Engin Akyürek, Eylül, Farah Zeynep Abdullah, Kerem Deren, Tek
Eylül,
Alımlı, güzel, çekici, özgüvenini güzelliğinden alan günümüzün kızı Eylül. Hayatın gününü gün etmekle, etrafına gülücükler ve seksiliğini saçmakla geçerken, varlık nedeninin bu kadar basit olmadığını, hayatın senin etrafında dönmediğini, dönemeyecek kadar değerli duyguya gebe olduğunu anlaman için bir travmaya ihtiyacın vardı senin de. Hayat insanı omuzlarından tutup, yerin altındaki üzerine basılıp hor görülmüş insanların ve onların masum duygularının çığlıklarının kuyusuna sokup sokup çıkarır insanı. Kulakların sağır olup kahrolana kadar bu çığlıkların yakarışını dinler ve adam olmayı öğrenirsin.
İşte Eylül, senin duyduğun çığlıklarsa Tek’in sana olan aşkının çığlıklarıydı. Tek, bu hayatta kalmış en masum insanlıktıysa sen de bu masumluğu kirletecek şehvettin. Sessiz, yalnız, ama kocaman dünyasında hayali yaşantısını sürdüren Tek’in hayatına uzattığın şehvetli dokunuşun sadece Tek’in hayatında onarılmaz yaralar açacağını düşündün belki, ama acı her zaman teğet geçmez güzellere, gücünü güzellikten alanlara. “Aşık olmak için fazla mutluyum ben” demek, aşka tutulmamak için kendine söylediğin ihanet sözüydü aslında. Her defasında bunu söyleyerek aşktan ve kendine yakıştıramadığın için terk etmesi kolay olan Tek’in sevgisinin masumluğuna kapılmaktan kurtardın kendini ya da kurtardığını sandın.
Senin Tek’i sevdiğini anlaman, onun hayatını senin şehvetine kurban etmesiyle mümkündü ancak. Bir Mecnun vardı evet, ama bir Leyla yoktu sizin hikayenizde. Çünkü gerçek bir Leyla; Mecnun’u çirkin olduğu için, insanların bu güzelliğin yanındaki bu çirkinliğe alaycı bakışlarının değersizliğini anlayıp sadece kendi içindeki mutluluğun gözlerine bakıp maddi güzellikler dünyasına meydan okuyabilen Leyla’dır.
Tek, Mecnun’du, ama sen Leyla değildin Eylül. Senin pişmanlığın bir insanın ölümüne sebebiyet vermenin vicdan azabıydı sadece!