Etiketler
dağların kızı, jin, Jin filmi, Jin'e mektup, Reha Erdem filmi
Jin,
Anneni hatırlatan bir türkü seni eve çağırdı ve özlediğin hayatına dönmeye karar verdin. O türküyü dinlerken; belki annenin koynunda uyuduğun çocuk masumluğunu, belki dış dünyadaki kutuplaşmalara kapılarını sıkı sıkı örtmüş çocuk ruhunu, belki de yalnızca anne elinden çıkmış bir kaşık çorbayı özlemek duygusu gelip çöktü yüreğine. Yürek; dayanamaz üstüne oturan ağırlığa, esir düşer o ağırlığa ve ne derse sorgusuz kabullenir. Senin yüreğine çöken ağırlığın adı da özlem olunca, için yanınca hazin hazin nasıl düşmeyesin yollara?
Seni dağa çıkaran baba özlemiydiyse, dağdan indiren ise anne özlemiydi. Kararın kesindi biliyorum. Yolundan dönmek için ne mücadeleler verdin, gördüm. 17 yaşındaydın sadece. Dağlar için küçüktü 17 yaş, orman içinde yalnız dolaşmaktan korkardı 17 yaş, ama seni 17 yaşından büyük gören vahşi erkek nefsine direndi yine bu 17 yaş.
Dağdan indin koşa koşa. Sandın ki yol yakın annene. Evet, annen bekliyordu seni, ama anneye giden yol o kadar yamandı ki, ne yapsan boştu. Dağlar seni bırakmadı, uzun ve bitmez yollar seni bırakmadı, azgın bakışlı erkekler seni bırakmadı. Yoluna konan taşlar bitmedi. O kadar yalnızdın ki ürkmeden yanaşacağın tek canlı, ormanda gördüğün o koca ayı, o yaralı ve hüzünlü geyikti. Ürktüklerin ise insanoğlunun ta kendisiydi. İnsanoğlunun yarattığı vahşetten ötesine gitmek istiyordun artık. Anne kucağında özündeki 17 yaş masumluğuna dönmek istiyordun.
Bu yoldan dönmek o kadar kolay mıdır? Çıktığın yollar seni yine aynı noktaya dönmeye mecbur kıldı üzgünüm. Yine üzgünüm ki dönmek zorunda kaldığın o cehennemde yok olmaya mahkum oldun, anne sıcağına hasret.
NOT: Jin filminin baş kadın karakteri Jin’e tarafımdan yazılmış mektuptur.